Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HERKES AKILLI, SADECE MAZHAR OSMAN DELİ

HERKES AKILLI, SADECE MAZHAR OSMAN DELİ Böyle bir paradokstan sonra akıl nedir, neden herkes kendi aklını beğenir sorusu ister istemez insanın kafasında şekilleniyor? Montaigne der ki: ''Allah'ın insanlara verdiği nimetlerden paylarına düşenden şikayet etmedikleri tek şey akıllarıdır.'' Biz Allah'ın verdiği akıldan şikayet etmesek bile, Montaigne'nin bu sözünü karşı Anadolu'da derler ki, ''Allah akıl dağıtırken sen neredeydin.'' Bu iki veciz sözden de anlaşılacağı gibi herkes bazı uzuvlarından veya duyu ve/vaya duygularından bazılarını beğenmez, eleştirir ve eleştirdiği, beğenmediği yerlerini (mesela kilosunu, boyunu, yüzünü, burnunu, vs) açıkça söyler ve mümkünse düzeltme yollarına gider. Ama hiç aklını beğenmeyen olmaz. Ayrıca işin kötü yöne kendi aklımızı çok beğenirken (aklımı seveyim...) başkasının aklını da beğenmeyiz. Başkasının da en az bizim kadar akıllı olabileceğini kabul etmeyiz. Akıl konuda takdir notumuz çok kıt. Bak

ORYANTALİST SİYASET VE GÜNÜMÜZÜN GERÇEĞİ

ORYANTALİST SİYASET VE GÜNÜMÜZÜN GERÇEĞİ Oryantal veya oryantalist her ne kadar dilimize dansöz (dans eden kadın) olarak yerleşmişse de kelime karşılığı ''doğubilim'' olarak açıklanır. Biraz tuhaf bir açıklama. Bilimin oryantalizmi olur mu diyesi geliyor insanın. Ama şark zihniyetine batı kafasıyla bakarsan oluyor demek ki. Oryantalizme ''doğubilim'' diyenler batılılar. Bu açıklamada doğuya karşı topyekün bir bakış açısı var. Halbuki oryantalizm bir yaşam biçimidir. Batılılar ''doğubilim'' açıklamsını biraz daha ileri götürerek, ''oryantalizm, yakın, ortadoğu ve uzakdoğu toplum ve kültürlerinin, dilleri ve halklarının incelendiği batı kökenli ve batı merkezli araştırma alanlarının tümüne verilen ad'' olarak açıklanır. Yakın doğu içinde Türkiye var. Aslında burada açıklanması gereken önemli bir nokta; Batılılar Türkiye dahil doğuya bakarken, ülkeler yada milletler ayırımı yapmıyor, müslüman olan ülkelerin hepsini bird

OSMANLIDA ŞERİAT VE FATİH SULTAN MEHMET'İN ''ATAM -DEDEM YASALARI''

OSMANLIDA ŞERİAT VE  FATİH SULTAN MEHMET'İN ''ATAM -DEDEM YASALARI' Türklerin islamiyeti kabul etmeye başladığı 750'li yıllardan itibaren kısa ömürlü birkaç devlet kurulmuşsa da bunların en önemlileri Anadolu'da kurulan Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti ve en uzun ömürlü olan Osmanlı İmparatorluğudur. Kurulan bu devletlerde ve öncekilerde İslam kamu hukuku- İslam İdare hukuku veya şeriat yasaları tam olarak uygulanmış mıdır yoksa  Fatih Sultan Mehmet'in yayınladığı her kanun maddesinin başına yazdığı ''Atam-Dedem yasaları'' yani Türk töreleri hep devrede mi olmuş, hep öncelikli mi olmuştur. Ya da öncelik hangisinde olmuştur? Önce şu kuralı iyi bilmek lazım. Tük hükümdarlar önce kendi kurallarını koyarlar. Yasa yapma gücünü yani erki elinde tutan tüm kanun koyucular ve tabi ki hükümdarlar (Türk veya değil fark etmez) yasa koymakta,  kanun yapmakta başvurdukları ve faydalanacakları  4 temel kaynak veya mecra vardır. 1- Hükümd

Hz. Hüseyin'in şehit edimesi ve Yezid katliamları

Hazırlanmakta olan ''Nizamülmülk'den Atatürk'e Türklerin kayıp 1000 yılı'', adlı kitabımdan alıntılar. ----------------------------- TARİHE GEÇMİŞ YEZİD’LER 1-     Hz. Hüseyin’ın katlini yapan Yezid Bin Muaviye. 2-     Yezid bin Müslim   3-     Yedid Bin Mühelleb 4-     Yezid Bin abdulmelik. Bu sayfada sadece Hz. Hüseyin'in katliamını emir veren. Yezin Bin Muaviye'den bahsedeceğiz. Diğer yezitler kitabın konusu içinde yazılmıştır.  Muaviye’nin oğlu 1. Yezid. Yani Yezid Bin Muaviye.  Hz. Hüseyin ve yakınlarının Kerbela’da katledilişlerinin üzerinde kısaca durmak gerekiyor. Yezidlerin yani Muaviye sülalesinin ilk katliamları olan Hz. Hüseyin ve Kerbela vahşeti: Sene 680 (Bazı tarihçiler 82, 83 gibi rakamlar da telafuz ederler. Bu bilgiler Taberin’in kitabından alıntı yapılarak yazılmıştır.  Hz. Muhammed’in ölümünün üzerinden 48 yıl geçmiş.   Hz. Hüseyin ve Ehl-i beyt hilafetten dolayı Muaviye sülalesi ile düşman durumundalar. Hz. Hüse

Müslüman Arap askerlerinin Türklere yaptığı katliamlardan. Buhara.

Hazırlanmak olan ''Nizamülmülk'den Atatürk'e Türklerin Kayıp 1000 yılı'' Kitabımdan bazı bölümler Müslüman Arap askerlerinin yaptığı katliamlardan  Buhara. ‘ ’Her kim Tüklerden bir baş getirirse ona yüz dirhem akçe veririm’’ (Tarih-i Taberi’den) Kuteybe Buhara bölgesinden Ramiten Kavmi ile barış yaptıktan sonra Belh şehrinin yolunu tutar. Belh’den önce Faryab’a vardığında Haccac’dan mektup gelir. Mektupta şu emirler var. ‘’Buhara’da bulunan, Buhara valisi Serden Cizat’ın üstüne yürü, onunla savaş yap.’’ Kuteybe bu emri alınca hemen Buhara’ya yönelir. Hicret’in 89. Yılı, Miladi 711. (Hz. Muhammed’in vefatının üzerinden 79 yıl geçmiş.) Sağd askeri   (O zamanlar Semerkant’a Sağd’da denilmekte), Keş ve   Nahşebin taifesiyle ovada karşılaşır, savaşırlar, Kuteybe savaşı kazanır. Oradan hareketle Buhara’ya gelir. İlk gelişinde hiçbir başarı kazanmaz. Tekrar Merv’e döner. Merv Horsan’da ve Kuteybe’nin   üs bölgesi. Haccac ertesi sene Buhara’ya saldır

TÜRKLERİN KAYIP 1000 YILI

Dini, devlet yönetiminde kullanmaya kalkarsanız, bir koltukta iki karpuz taşımaya benzer. Birinden birini mutlaka kaybedersiniz. 900'lü yılların sonlarına doğru kurulan Büyük Selçuklu Devletinden başlayarak, daha sonra devamı olan Anadolu Selçuklu Devletinde, Resmi dil farsça eğitim dili arapça idi... Kurduğu devletlerin yönetiminde başka dil, devletin eğitim okullarında başka dil kullanan millet tarihte, Tükler'den başka yok. Bir soru ile devam edelim: Soru  şu: Devlet yönetiminde başka, eğitimde başka dil kullanan devletlere ''Büyük Devlet'' denir mi? Osmanlı da, durum farklı değildi, Eğitim dili arapça, sarayda devlet işlerinde kullanmak için ''Osmanlıca'' adı altında bir yazışma dili icat etmişler ki, onu da konuşan yok. Kendi milletine bu kadar uzak duran ve hatta ihanet eden başka imparatorluklar yok galiba?        Tarih bilim dalı olarak sadece tarihçilerin ilgilenmesi gereken konu olmaktan çıkarılarak, herkesin kendi milletinin tar